Dr.Ahmet Payaslı

Gebelik

  • Gebelik, kadın rahminde fetüsün geliştiği son adet tarihinden doğuma kadar yaklaşık 40 haftayı kapsayan bir süreçtir.Fizyolojik bir dönem olmasına karşın anne ve bebek için bazı problemler yaşanabilmektedir.Bu yüzden gebelik öncesi mutlaka bir hekime başvurulmalıdır.Gebeliği engelleyecek ya da zorlaştıracak bir durum varsa önceden tespit edilmelidir.Eğer annenin kalp,şeker,astım, böbrek rahatsızlıkları varsa, bu hastalıkların anne üzerindeki etkileri önceden incelenir ve gebelik riskleri belirlenir.Ayrıca tekrarlayan gebelik kayıpları, ailede bilinen genetik geçişli bir hastalık, daha önceden olumsuz sonuçlanan gebelik komplikasyonları, önceki kardeşlerde olan hastalıklar gibi durumlar ayrıntılı araştırılmalıdır. Bu risk faktörlerinin ve komplikasyonların önemli bir kısmı tedavi edilebilir ve sonuçta olumsuz fetal-maternal sonuçlar azalmış olur.Gebelik takiplerinin amacı; risk faktörleri en aza indirilmiş anneden sağlıklı bir bebeğin doğumunu gerçekleştirmektir. İlk vizitten itibaren gebelik tanısıyla başvuran hastanın eğitimine başlanır.Hastanın endişeleri giderilir, sorunları dinlenir.Gebelikte tehlike oluşturabilecek ve sağlık kuruluşlarına başvurmayı gerektirecek durumlar hakkında hastaya bilgiler verilir.

  • Hem bebek hem de anne adayı açısından hamilelikte dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Bunlar, hamilelik sürecinde gebenin konforunu artırır ve bebeğin sağlığı açısından hayati önem taşır. Sigara ve alkol gibi zararlı maddelerden uzak durulmalıdır. Kafein maddesi içeren çay, kahve, ve kolalı içeceklerden az miktarda tüketilmelidir. Gebelikte sağlıklı ve düzenli beslenmek gereklidir. Gebelik sağlıklı devam ediyorsa, gebenin belirlenen egzersizleri yapması teşvik edilmeli, egzersizin süresi ve şekli kişiye göre ayarlanmalıdır. Ateşli ve döküntülü hastalığı olan kişilerle temas engellenmelidir. Toksoplazma enfeksiyonu riski dolayısıyla kedi pisliğinden uzak durulmalı, sebze ve meyveler bol su ile yıkanmalı, çiğ et kesinlikle yenmemelidir. Kızamıkçık enfeksiyonu eğer geçirilmemişse, gebelik öncesi aşı yapılmalı, doktorun önerdiği süre içinde gebe kalınmamalıdır D vitamini eksikliği açısından hasta değerlendirilip gerekirse vitamin takviyesi yapılmalıdır.

  • Bebeğin sağlıklı bir şekilde dünyaya gelebilmesinin yolu annenin doğru ve sağlıklı beslenmesinden geçer. Hamilelikte beslenme oldukça önemli bir konudur. Çünkü alınan kiloların niceliği kadar niteliğine de dikkat edilmelidir. Gereksiz kalori tüketiminden kaçınmak gerekir. Normal bir hamilelikte anne adayı 7 kilo ila 15 kilo arasında alır. 15 kilonun üzerine çıkan annelerin bebekleri daha zayıf dünyaya gelir. Bu durumun sebebi olarak da yüksek kalorili fakat besin değeri düşük yiyeceklerin daha çok tüketilmesi gösterilebilir. Yüksek proteinli besinler tüketmelisiniz.Protein insan vücudunun yapıtaşıdır.Yağsız sığır eti,fasulye,tavuk,somon,kuruyemisler, peynir yüksek protein kaynağıdır. Folik asit,bebeğin beyin ve sinir kusurlarını azaltmada önemli bir rol oynamaktadır. Bu kusurlar; spina bifida ve anensefali gibi bebeğin beynini ve omurgasını etkileyen önemli doğum kusurlarıdır.Folik asit; ıspanak, ceviz, kuru fasulye, buğday ve mercimekte bol bulunur. Karbonhidrat olarak, tam buğday, çavdar, karabuğday ve bulgur gibi kompleks karbonhidratlar tüketilmelidir. Peynir, balık ve süt tüketilerek bebeğin bilişsel fonksiyonlarını geliştiren B12 vitamini alınabilir. Hem yeşil hem de kırmızı olanlar başta olmak üzere farklı renkteki sebze ve meyveler tüketilerek gerekli vitaminler alınmalıdır. Kalsiyum, bebeğinizin kemiklerinin üretilmesine yardımcı olur ve vücudunuzun sıvı kullanımını düzenler. En iyi kalsiyum kaynakları; süt,yogurt,yumurta ve peynirdir. Demir, hem siz hem de bebeğinize yeterli miktarda oksijen verilmesini sağlar.Koyu yeşil yapraklı sebzeler,turunçgiller, çok tahıllı ekmekler ya da tahıllar, yağsız sığır eti ve kümes hayvanları,yumurtalar, kurutulmuş meyveler iyi demir kaynaklarıdır.

  • Gebeliğin belirli haftalarında yapılan ultrasonografik incelemeler ile hem bebek hem de anne sağlığı için önemli veriler elde edilmektedir.Gelişmiş ultrasonografi cihazları sayesinde gebelik çok detaylı olarak incelenebilmektedir.Ultrasonografi; yüksek frekanslı ses dalgalarının gönderilmesi ve gönderilen dokudan geri dönen ses dalgalarının bir ekrana yansıtılması ile görüntü elde edilmesi prensibine dayanan, röntgen ışınları içermeyen bir yöntemdir.Size ve bebeğinize zarar vermez.Gebelik sürecine bağlı olarak, hiçbir problemin yaşanmamış olmasına rağmen, belli zaman aralıklarında bebeğin gelişimini takip etmek amacı ile uygulanmaktadır. Ayrıca risk grubunda yer alan anne adaylarının yaşayabilecekleri sorunlara karşı takip edilmelerine bu sorunların önlenmesine yardımcı olmaktadır.Erken gebelik ultrasonografisinin amacı; gebelik var mı, normal yerinde mi,rahim içerisinde mi,dış gebelik mi,canlı mı,kaç adet bebek mevcut,gebelik kaç haftalık...gibi soruların cevabını bulmaktır.

  • Gebeliğin 11 ile 14. haftaları arasında yapılan ultrason ile, ense kalınlığı ve aynı zamanda anneden alınan kan örneğinde yapılan laboratuvar tarama testiyle, sık rastlanılan bazı fetal anormalliklerin (mesela Down sendromu gibi) riskinin hesaplanmasını içerir.İkili tarama testi bir tanı testi değildir. Dolayısı ile ikili tarama testi ile bu sendromların varlığı kesin olarak ortaya konulamaz. Sadece yüksek riskli hamilelerin tespit edilmesi sağlanır. Böylece yüksek riskli hamilelerde kesin tanı testlerinin (maternal kanda fetal DNA, amniyosentez,koryon villüs biyopsisi gibi) uygulanması gerekliliği ortaya konabilmektedir.

  • Anneden alınan küçük bir kan örneğiyle yapılan genetik tanı testi NIPT; doğum öncesinde bebeğinizde olası genetik hastalıkları (down sendromu gibi) belirlemede %99 doğruluk verir. Gebelik döneminde, bebeğin Down Sendromu gibi kromozomal hastalıklar açısından değerlendirilmesi için tarama testleri olarak bilinen 1. trimester tarama testi, ikili test, üçlü test uygulaması ve ultrasonografi ile gebelik takibi önerilir. Bunlar cerrahi işlem gerektirmedikleri için anne ve bebek açısından bir risk oluşturmazlar. Cerrahi işlem gerektiren amniyosentez ve koryonik doku örneklemesi (CVS) ise invaziv prenatal tanı testleri yani cerrahi müdahale gerektiren testler olarak bilinen diğer grubu oluşturur. Son yıllarda, bu iki gruba non-invaziv yani cerrahi müdahale gerektirmeyen DNA tabanlı testler olarak adlandırılan yeni bir grup daha eklendi. Mevcut tarama testlerinden daha güvenilir olan bu testler, spesifiklik ve hassasiyet açısından amniyosentez vb. cerrahi müdahale gerektiren testlere yaklaşmış olsa da tanı amacıyla kullanılacak güvenilirliğe (%99,9) henüz ulaşmadı. Genel olarak NIPT olarak adlandırılan bu testler ile gebeliğin 9. haftasından itibaren Down Sendromu gibi kromozomal hastalıklar için riskler belirlenebilir. Anne adayından alınan az miktardaki kan örneği içerisinde bulunan fetal DNA’nın incelenmesi şeklinde gerçekleştirilen bu testler ile Down Sendromu (trizomi 21) riskinin yanı sıra yaşamla bağdaşan trizomi 13, trizomi 18 ve cinsiyet kromozomu hastalıkları için de riskler öngörülebilir.

  • Anemi, gebelikte anne adaylarının en sık görülen sorunudur.. Gebelikte birçok faktör anemiye sebep olur. Demir eksikliği anemisi, gebelikteki aneminin en sık görülenidir. Folat eksikliği ,B12 vitamin eksikliği diğer yaygın anemi sebepleridir.Anne adayının kendini yorgun ve zayıf hissetmesi,hafızada zayıflama,baş dönmesi,ciltte solukluk,kalp atışının hızlı olması en yaygın anemi belirtileridir.Demir eksikliği anemisi,maternal-perinatal mortalite ve morbitide artışına, yenidoğan ve ileri çocukluk döneminde motor-mental gelişmede gerilik gibi olumsuz sonuçlara neden olur.Gebelikte anemi erken dönemde tespit edilebilir, demir ve beslenme takviyesiyle tedavi edilebilir.

  • Bulantı ve kusma,gebeliğin erken belirtileridir.Belirtilere, gelişmekte olan plasenta tarafından üretilen ve gebeliğin sağlıklı geçmesine yardımcı olan hCG adı verilen hormonun neden olduğuna inanılır. Fakat düşük kan şekeri, artan mide asidi, stres ve yorgunluk da duruma etki edebilir.İkinci 3 aya girildiğinde gebelerin çoğunda bulantı şikayeti yokolur.%70-80 gebe bulantı ve kusmalardan şikayet eder. %2-5 gebede ise bu bulgular şiddetli olabilir. Çoğul gebelik yaşayanlar, ailesinde gebelikte bu tür şikayet yaşayan olanlar, daha önceki gebeliklerinde şiddetli kusmaları olanlar risk altındadır. Gebeler gün içinde yaşadıkları bulantı süre ve şiddetine, kusma sayısına göre (5 defa ve üstü kusmalar ileri tetkik gerektirir) doktor tarafından detaylı bir şekilde değerlendirilir. Yatağınızın başucunda tuzlu kraker, pirinç patlağı ve hatta bir parça çikolata bulundurun ve kalkmadan ,kan şekerinizi yükseltmek için, uyandığınız anda bir şeyler yiyin. Günde üç adet büyük öğün yemektense, sık sık ve azar azar yemek yiyin. Yeterli miktarda protein (et, balık, yumurta, peynir) ve kompleks karbonhidratlara (meyve, sebze, tahıl) yer verin. Buz küpü veya taze limon emin. Doğum öncesi vitamininizi de düzenli olarak almayı ihmal etmeyin. Baharatlı veya yağlı yiyeceklerden uzak durun, fazla sıcaklama ve terlemeden kaçının ve yeterli oranda dinlenin. Papatya ve zencefil çayı için. B6 vitamini, metoklopramid (metpamid), trimetobenzamid (emedur) gibi ilaçlar kullanılabilir. Ağır vakaların sıvı ve elektrolit kaybı açısından hastaneye yatırılarak tedavi edilmesi gerekebilir.

  • Gebelikte kabızlık, özellikle ilk 3 ay ve son 3 ayda daha fazla olmak üzere sık karşılaşılan bir durumdur.Progesteron hormonu seviyelerinin artması bağırsak duvarlarını gevşetir ve bu da tüm sindirim sisteminin yavaşlamasına neden olur.

  • Gebelerde yüksek hormon seviyeleri ,servikal bezlerde ve genital bölgede kan akımı artışına,bu da vajinal salgıların artışına neden olur.Gebeliğin neden olduğu fizyolojik akıntı genellikle berrak görünümdedir, yer yer beyaz parçacıklar içerebilir, bunlar dökülmüş vajina epitelidir.Bu tarz akıntının tedavisi gereksizdir.Patolojik akıntılar ise etkene bağlı olarak kokulu ve renklidir.Yaz aylarında daha fazla görülür.Kesin tanısı, akıntı örneğinin serum fizyolojik (tuzlu su) ile karıştırılıp, ışık mikroskobu ile incelenmesi ile konulabilir.İdrarda koku, yanma, kötü kokulu akıntı, kaşıntı gibi şikayetlere neden olabilir.Aşırı terleme ve vücudun kapalı yerlerinin hava almaması bu enfeksiyonlara yatkınlığın artmasına neden olur.

  • Şişlik, vücut dokularında toplanan sıvıdır.Gebelerin neredeyse %75'inde görülür.Bu şişlikler özellikle günün geç saatlerinde ve ayakta çok durulduğunda daha belirgin bir hale gelir.

İLETİŞİM BİLGİLERİ

Telefon

+905510451015

Loading
Your message has been sent. Thank you!