Jinekoloji
-
Anormal smear testi
Smear testi (PAP smear olarak da bilinir), rahim ağzı kanserini erken dönemde tanımak için yapılan bir tarama testidir. Rahim ağzı(serviks) kanserini erken döneminde tanımak tedavi açısından son derece önemlidir. Hastanın hem yaşam kalitesini hem de yaşam süresini arttırır. Smear testinin amacı kanser öncesi aşamadaki hücreleri saptamaktır; böylelikle rahim ağzı kanseri gelişmeden önce bu tehlikeli hücrelerden kurtulmanız sağlanır. Smear testi basit ve ağrısızdır. Test adet zamanı yapılmamalıdır. Önce rahim ağzının (serviksin) görülebilmesi için, vajinaya bir spekulum (muayene aleti) yerleştirilir. Ardından küçük bir fırça rahim ağzına sürülerek hücre örnekleri toplanır ve cam üzerine yayılır. Patolog tarafından bu hücreler mikroskop altında incelenerek anormal gelişim olup olmadığına bakılır. Asıl hedef olası bir kanseri saptamanın yanı sıra, kanser olmayan ancak kansere dönüşüm olasılığı olan ve tedavi edilebilen “prekanseröz” lezyonları yakalamaktır. Testin pozitif olması yani anormal hücreler içermesi durumunda HPV testi ve kolposkopi istenebilir. Smear alınmadan önce 48 saat içinde cinsel ilişki kurulmamış olması, vajinanın yıkanmamış olması, vajina içine ilaç, krem gibi uygulamaların yapılmamış olması gereklidir. Genital enfeksiyon varsa tedavi edilmeli daha sonra smear alınmalıdır. Her 10 anormal servikal tarama testinin 9 u tedavi görmeksizin kendiliğinden normale dönmektedir. Anormal sonuçlanan testlerin neredeyse tamamında servikal hücrelerde küçük değişikliklerden başka bir şey gözlenmemektedir. Bu da smear testinizin amacına ulaştığı anlamına gelir. Smear testi ile saptanan rahim ağzındaki kanser öncüsü değişiklikler hastalığın şiddeti ve derecesine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir: ASCUS: Smear testi ile alınan hücreler patoloji uzmanı tarafından değerlendirilir. Bu değerlendirme esnasında bir iki alanda “kanser öncüsü hücrelerin varlığından patoloji uzmanı şüphe duyar ve emin olamaz ise ASCUS olarak rapor eder. Bu tanı kesin olarak hücresel bozukluğu göstermez. 21-29 yaş arası ASC-US takibinde iki seçenek vardır: Birinci seçenek; bir yıl sonra tekrar smear yapılır.Sonuç normal ise 3 yılda bir rutin taramaya alınır.İkinci yıl ASC-US ve üstü sitolojide kolposkopi yapılır. İkinci seçenek; ASC-US olgularında refleks HPV yapılır.HPV negatif ise rutin taramayla devam edilir. HPV pozitif ise yıllık sitoloji taramasına devam edilir. İki kez smear negatif ise rutin taramaya geçilir. ASC üstü sitoloji varlığında kolposkopi yapılır. 30 yaş üzeri ASC-US takibinde iki seçenek vardır: Birinci seçenek;Bir yıl sonra sitoloji tekrarı negatif ise 3 yıllık rutin sitoloji taramasına geçilebilir. Bir yıl sonraki smearde patoloji varsa kolposkopi önerilir. Yetersiz kolposkopide endoservikal küretaj önerilir. İkinci seçenek;HPV testi yapılması ve HPV pozitifliğinde kolposkopi planlanmasıdır. HPV negatif ise 3 yıl sonra kotest ile izlenir. Gebelerde ASC-US TAKİBİ Gebelik dışı ASC-US ile aynı. Sadece kolposkopi doğumdan sonra 6. Aya kadar ertelenebilir ve gebelerde endoservikal küretaj önerilmez.Kolposkopi normal ise doğumdan sonra takip önerilir ASC-H :Atipik skuamöz hücreler, yüksek dereceli lezyon ekarte edilemiyor demektir.Kolposkopi eşliğinde biyopsi ve endoservikal küretaj önerilir. AGC :Atipik GlandülerHücreler.Kolposkopik inceleme ve endoservikal küretaj uygulanır. 35 yaş üstüne endometrial örnekleme de eklenir LSIL Smear testinin incelenmesi sonucunda bazı alanlarda hücresel bozukluklar saptanmıştır. Saptanan kanser öncüsü hücreler hastanın rahim ağzı kanseri olduğunu göstermez. LSIL tanısı alan olguların %90’ında bağışıklık sistemi iyi ise kendiliğinden iyileşme ve tam bir sağlık hali meydana gelir. Ancak takiplerini sağlık kontrollerini ihmal eden bağışıklık sistemi güçlü olmayan hastaların %10’unda hastalık ilerleyip HSIL denilen 3. derece hastalık evresine ilerleyebilir.LSIL saptanan hastalara kolposkopi aleti ile rahim ağzı büyütülerek detaylı olarak incelenir. Şüpheli alanlardan dokulardan incecik doku örnekleri alınır. Buna “servikal biopsi” işlemi adı verilir. İşlem biraz ağrılı olabilir. Ancak hastaya anestezi verilmesine gerek yoktur.Kolposkopik biopsi eşliğinde endoservikal küretaj önerilir. HSIL: Mutlaka kolposkopi yapılması gerekli yerlerden biyopsi ile doku örneği alınmalıdır. Gerekirse rahim ağzının kısmen çıkarılmasını içeren LEEP veya konizasyon kolposkopik biyopsi yerine kullanılabilir. Nedenleri: Anormal smear testinin nedeni sıklıkla İnsan Papillom Virüsü, “Human Papilloma Virus”veya kısaca HPV denilen bir patojendir. Bu virüse bağlı enfeksiyon toplumda oldukça yaygındır ve kadınların %60-70’i yaşamlarının bir döneminde bu virüsle enfekte olurlar. Çoğu kadın bağışıklık sistemleri sayesinde bu virüsle sıkıntısız başa çıkar ancak bazı kadınlarda anormal smear testi sonuçlarına yol açabilir. Unutulmamalıdır ki serviks kanserinin servikal tarama sırasında tespit edilmesi oldukça enderdir. Servikal tarama testleri, tedavisiz bırakılırsa ileride kansere dönüşmesi muhtemel erken değişiklikleri saptamak için tasarlanmış testlerdir. Tedavisi: Kolposkopi, serviks yüzeyinin kolposkop adı verilen büyütme özelliğine sahip bir cihaz yardımıyla yakından incelenerek hücresel anormallikler açısından değerlendirildiği bir işlemdir. Kolposkopi günümüzde jinekoloğun muayeneyi bir bilgisayar monitörü üzerinden yürütmesine olanak sağlayan video cihazlarıyla donatılmış kliniklerde yapılmaktadır. Böylelikle hasta isterse işlemi monitörden kendisi de takip edebilmekte ve yaşayabileceği endişelerin önüne geçmektedir. Servikal hücrelerin bu yöntemle daha yakından muayene edilmesi sonrası muhtemel hücresel anormalliklerin kapsam ve derecesini belirleme ve bu anormalliklerin ne türden tedavi gerektirdiğini tayin etme imkanına kavuşuruz. Eğer kolposkopi sonucu serviks duvarında hücre anormallikleri bulunduğunu doğrular nitelikteyse küçük bir doku parçası alınması anlamına gelen biyopsi işlemi uygulanabilir. Servikal biyopsi ile alınan dokular patolojiye gönderilir. Biyopside alınan dokuların incelemesi sonucu 5 farklı sonuç rapor edilir: 1-Normal hücreler: Smear sonucunda hücresel bozukluk olduğunu gösteren bulgular olmasına rağmen kimi zaman biyopsi sonucu temiz olarak rapor edilebilir. 2-CIN-1: Smear testi 3-4 ay sonra tekrar edilmelidir. Nadire n kansere ilerleyebilir ve çoğunlukla tedavi gerektirmez. 3-CIN-2 Rahim ağzının üst tabakası LEEP işlemiyle alınır.Patolojiye gönderilir. 4-CIN-3: Rahim ağzının üst tabakası LEEP veya konizasyon işlemiyle alınır.Patolojiye gönderilir. 5-Rahim ağzı kanseri: Servikal biyopsi sonucunda rahim ağzı kanseri teşhisi konulmuş ise rahmin alınması, lenf bezlerinden biyopsi yapılması, ışın tedavisi, kemoterapi (ilaç tedavisi) gerekir
-
Kolposkopi
Kolposkopi, doktorun serviksinizdeki anormalliğin türünü ve kapsadığı alanı görmesini sağlayan basit bir muayenedir. Buna ek olarak doktorun tedavi ihtiyacınız olup olmadığını belirlemesine de imkân tanımaktadır. Kolposkopide kullanılan cihazın adı kolposkoptur ve aslında temel olarak doktorun serviksinizdeki değişikliklere daha yakından bakmasına yardımcı olan bir büyüteç gibi çalışmaktadır. Kolposkop işlem sırasında batın boşluğuna veya rahim içine girmemektedir. Çoğu kadın için ağrısız bir işlem iken bazı kadınlar biraz rahatsızlık duyabilmektedirler. Kolposkopi hamilelik sırasında güvenle uygulanabilmekte ve bebeğinizin doğumuyla ya da ileride tekrar hamile kalabilme yeteneğinizle ilgili herhangi bir sıkıntıya yol açmamaktadır. Bununla birlikte kolposkopiyi izleyen tedavi genellikle bebeğin doğumu sonrasına bırakılmaktadır. Neden ek bir muayeneye ihtiyacım var? Ek bir muayeneye gelmeniz rica edildi ise servikal smear testiniz anormal hücrelerin varlığına işaret ediyordur. Anormal smear testi sonucu şaşırtıcı değildir: Her 12 testten birinde görülür. Servikal smear testinizden gelen anormal sonuç, genellikle serviks yani rahim boynunda bulunan hücrelerde küçük değişiklikler saptandığı anlamına gelir. Bu anormal değişiklikler ileride servikal kanser gelişebileceğine dair erken uyarı sinyalleri olarak işlev görürler. Şunu hatırlamak önemlidir: Bu anormalliklerin kanser olması son derece düşük ihtimaldir. Kolposkopi basit, hızlı ve ağrısız bir işlemdir. Doktorun tedaviye ihtiyacınız olup olmadığına karar vermesini sağlar. Bazı kadınlarda serviksteki değişiklikler kendiliğinden normale dönerken, bazı kadınların ise poliklinik koşullarında uygulanabilen hemen her zaman %100 etkili bir tedaviye gereksinimi olabilmektedir. Muayene öncesinde yapmam gereken herhangi bir şey var mı? İsterseniz bir akraba veya arkadaşınızı refakatçi olarak getirebilirsiniz. Bazı kliniklerde işlem sırasında da yanınızda refakatçi bulundurmanıza izin verilmektedir. Biz doktorlar adet dönemindeyken kolposkopi muayenesi yapmamayı tercih ederiz. Bu durumdaysanız lütfen randevu tarihinizi buna göre ayarlamak için başvurun. Esas işlem 15 dakika kadar sürmektedir ancak tüm muayene için en az yarım saatlik bir süre gerekir. Bazı kadınlarda işlem sonrası hafif bir akıntı olabilmektedir. Muayene sırasında neler olur? Rahat bir pozisyonda sırt üstü uzandığınız sırada aynen servikal tarama testinde olduğu gibi vajene spekulum adı verilen bir aletle giriş yapılır.Ardından kolposkop ile serviksinize bakılır. Kolposkop biraz tedirgin edici gözükebilse de aslında ışık kaynağı bağlanmış bir büyüteçten başka bir şey değildir. Ayaklı bir dürbün görünümündedir. Size temas etmez, karın veya rahminizin içine girmez.Serviksinize çeşitli sıvılar damlatarak anormal hücre içerebilecek alanları belirlemeye ve daha görünür hale getirmeye çalışır. Anormal alanlar beyaz renkte belirecektir. Eğer serviks yüzeyinde anormal bir alan saptanırsa küçük bir doku örneği (biyopsi materyali) alınır. Bu örneğin boyutu toplu iğne başı kadardır. Hafif bir iğne batması hissedebilirsiniz ancak ağrılı olması beklenmez. Muayeneden sonra neler olur? Giyindikten sonra size problemin ne olduğu, tedavi gerekip gerekmediği, gerekiyorsa da nasıl olacağı konularında bilgi verilecektir. Ancak bazı durumlarda, özellikle de biyopsi alındıysa, hemen muayene sonrası kesin bir tanı ifade edilmesi mümkün olmamaktadır. Biyopsi sonuçları için bir hafta kadar beklemek gerekebilmektedir. Muayene sonrası gündelik yaşantınıza kaldığı yerden devam edebilecek kadar iyi hissetmeniz beklenen durumdur. Biyopsi alındıysa, işlemi takip eden birkaç gün boyunca kanla hafifçe lekenmiş bir akıntınız olabilir. Bu normaldir ve genellikle kendi kendine durur. Yine de biyopsi alınan alanın iyileşmesi açısından biyopsiyi takip eden 5 gün boyunca cinsel ilişkiden uzak durmak önerilir. Muayene neyi gösterir? Kolposkopi serviksteki anormal alanın türü ile kapsam ve derecesini belirler. Sonuçlara göre tedaviye ihtiyacınız olup olmadığı, eğer varsa da ne çeşit bir tedavi gerektiğine karar verilir. Biyopsi ile teyit edilmiş hücresel değişiklikleri ifade etmek için kullanılan terim servikal intra-epitelyal neoplazi (“cervical intra-epithelial neoplasia”), yaygın bilinen kısaltmasıyla CIN’dir. Çeşitli hücresel değişiklikler arasında ayrım yapmak amacıyla 3 aşamalı bir ölçek geliştirilmiştir: • CIN 1, etkilenen alandaki hücrelerin yalnızca 1/3’ünün anormal olduğu anlamına gelir. Doktorunuzun görüşüne göre kendiliğinden normale dönmesi beklenebilir veya tedavi edilebilir. • CIN 2, etkilenen alandaki hücrelerin 2/3’üne ulaşan bir miktarının anormal olduğu anlamına gelir. Rahim ağzının üst tabakası LEEP işlemiyle alınır.Patolojiye gönderilir. • CIN 3, etkilenen alandaki hücrelerin tamamının anormal olduğu anlamına gelir. Rahim ağzının üst tabakası LEEP veya konizasyon işlemiyle alınır.Patolojiye gönderilir. Bir biyopsi materyalinde halihazırda kansere dönüşmüş bir hücresel değişiklik saptanması ender rastlanan bir durumdur. Bu durumda cerrahi ve daha kapsamlı tedaviler ile serviks kanseri tedavi edilme yoluna gidilir. Tedavi olmam gerekirse ne olur? Kolposkopiden sonra kliniğe ilk gelişinizde tedaviyi uygulamayı önerilir.Eğer durum buysa size uygulanacak tedavinin ayrıntılarıyla ilgili bilgi verilecektir. CIN’i tedavi etmek için eşit derece etkili birkaç yöntem vardır. Bunların hepsi CIN’den etkilenen hücreleri yok ederken minimum normal doku hasarı elde etmeyi hedefler. Tedavi neredeyse her zaman % 100 başarılıdır ve CIN’in nüksetmesi/ tekrar etmesi genellikle beklenmez. Tedaviden sonra neler yapmalıyım? Eğer kolposkopi sonrası tedavi uygulandıysa 2 ila 4 hafta süren kanla karışık bir akıntınız olabilmektedir. Bu süre boyunca (ve adet gördüğünüzde) ped kullanmanız gerekebilir.Ayrıca ağır fiziksel egzersiz ve cinsel ilişkiden uzak durmak önerilir. Bu önlemler serviksin mümkün olan en hızlı biçimde iyileşmesini sağlamayı amaçlar.Konizasyon veya LEEP operasyonu sonrasında rahim ağzı iyileşerek normal halini almaktadır. Bazı kişilerde iyileşme esnasında rahim ağzı kanalı tıkanabilmektedir. Bu kişilerde adet kanaması esnasında kanın dışarı akamamasına bağlı sancılar oluşabilmektedir. Bu duruma servikal stenoz adı verilmekte ve küçük bir müdahale ile tedavi edilmektedir.
-
Endometriozis
Endometriozis, rahmin çeperinden/iç duvarından kaynaklanan bir dokunun; yumurtalıklar, vajina, fallop tüpleri, idrar torbası, bağırsak veya rektum gibi kısımlarında büyümesiyle ortaya çıkan sık görülen bir durumdur.Ender durumlarda uzak organları etkiler. Doğurgan yaştaki kadınların%10-17,kronik pelvik agrısı olankadınların %35-60 ını etkiler. Belirtileri Endometriozis belirtileri çeşitlilik gösterir ve bazı kadınlar asemptomatiktir . En sık rastlanan belirtiler şunlardır: • Şiddetli adet sancısı • Cinsel ilişki sırasında ağrı • Sırtın alt kesiminde, pelvis veya batında ağrı • Karında gaz ve şişkinlik • Depresyon • Kronik yorgunluk • Tuvalete çıkmak istememe • Kısırlık Ağrı deneyimi kadınlar arasında çeşitlilik sergiler. Endometriozisli çoğu kadın kalçalarıyla bacaklarının üst kısmı arasındaki alanda ağrı tarif eder. Bazı kadınlar bu ağrıyı sürekli hissederken bazıları sadece adet döneminde, bazıları da cinsel ilişki veya tuvalet sırasında yaşar. Belirtilerin şiddeti büyük oranda endometriozisin vücudunuzun neresinde olduğuyla ilişkilidir. Küçük bir endometriozis dokusu büyük bir doku kadar ağrılı olabilir. Endometriozis Evreleri Kistlerin yerleştiği alan, lezyonların yayılımı, derinliği ve büyüklüğü değerlendirilerek, hastalığın evrelendirilmesi yapılır. Birinci evre minimal olguları, ikinci evre hafif olguları, üçüncü orta, dördüncü evrenin şiddetli endometriozis ve derin pelvik endometriozis göstergesi olduğu kabul edilir. Fakat hastalığın gösterdiği bulguların evresiyle her zaman bağlantısı bulunmamaktadır. Endometriozis (çikolata kisti ) Amerikan Üreme Cemiyetine göre 4 evreye ayrılır: I. Minimal (minimal) II. Mild (hafif) III. Moderate (orta) IV. Severe (ağır) Hastalığın evresini birçok faktör etkiler. Bu faktörler lezyonun yerleşim yeri, sayı, büyüklük ve endometrial implantların derinliğidir Tanı Endometriozis tanısı jinekolojik muayne ,transvajinal ultrason, ve laparoskopi işlemiyle konur. Laparoskopi sırasında genel anestezi verilir ve laparoskop adı verilen ince tüp biçimindeki endoskop karın duvarınıza açılan küçük bir kesiden içeri sokulur. Laparoskop üzerindeki minik kamera görüntüleri endometriotik dokuyu görebilmemiz için bir monitöre iletir. Tedavi Tedavi için size birden fazla tedavi seçeneği sunulur. Tavsiye edilecek tedavi yöntemlerini belirlemede birkaç faktör etkili olur: • Yaşınız • Ana şikayetiniz (ağrı, fertilite problemleri) • Hamilelik planlayıp planlamadığınız • Daha önce tedavi geçirip geçirmediğiniz • Cerrahi işlemler hakkında endişeleriniz olup olmadığı Her ne kadar endometriozis için kesin bir tedavi bulunmamakta ise de, tedavinin amacı belirtilerin şiddetini gündelik yaşantınızı etkilemeyecek bir düzeye indirmektir. Tedavi; ağrıyı gidermekte, fertiliteyi geliştirmekte, endometriozis dokusunun büyümesini yavaşlatmakta ve hastalığın nüksünü engellemekte yardımcı olabilir. Endometriozis tedavileri: • Non-steroid anti-inflamatuar ilaçlar (“NSAIDs”): İbuprofen gibi ilaçlar inflamasyona karşı koyarak ağrı ve rahatsızlığı gidermekte yardımcı olur. • Hormon tedavileri vücudunuzdaki östrojen üretimini sınırlayabilir ya da durdurabilir. Östrojene maruziyeti ortadan kaldırmak endometriotik dokunun küçülmesine ve belirtilerin şiddetinin azalmasına yardım eder. • Cerrahi işlemler endometriotik dokunun yok edilmesi veya çıkartılmasını sağlayabilir. Cerrahinin türü; endometriotik dokunun yerine ve ne kadar yaygın olduğuna bağlıdır. Endometriozis cerrahisi: • Endometriotik doku kesilerek çıkartılabilir veya elektrik akımı ya da lazer kaynaklı ısı yardımıyla yok edilebilir . Bu işlemler genellikle laparoskopi sırasında uygulanır. Batında küçük kesiler açarak laparoskop yerleştirilir ve pelvisteki dokuyu ortadan kaldırılır. • Eğer endometriozis ciddi boyutta ve yaygınsa, laparotomi adı verilen cerrahi işleme ihtiyacınız olabilir. Bu işlem açık cerrahi operasyondur ve batında açılması gereken kesi daha büyük olmaktadır. • Eğer çok ciddi ve çok şiddetli belirtileriniz varsa rahminizi tümüyle çıkartma yani histerektomi operasyonu önerebiliriz. Cerrahi sonrası birçok kadında ağrı şikayeti geçmesine rağmen %40-80 vakada 2 yıl içinde ağrı tekrar ortaya çıkabilmektedir.Çocuk istemi olan olgularda konservatif cerrahinin yeterli olmadığı durumlarda üremeye yardımcı tedavi yöntemi olarak tüp bebek uygulaması gerekli olabilir
-
Myomlar
Myomlar kadınlarda oldukça sık görülen iyi huylu büyümelerdir. 35 yaş üzerindeki yaklaşık her dört ya da beş kadından birinde bulunur. Myomlar hiçbir belirtiye neden olmayabilir ve tedavi gerektirmeyebilir.Risk faktörleri arasında obesite, nulliparite, afrika kökenli olmak ( zencilerde myomlar 3-9 kat daha sıktır), aile öyküsü olmasıdır. Belirtileri: • Menoraji (normalden fazla menstrüel kanama olması) • Adet dönemleri arasında kanama olması. • Adetin normalden uzun sürmesi. • Ağrılı veya pelvik kasılmaların eşlik ettiği adet dönemleri. • Alt batında doluluk veya basınç hissi. • Sık idrara çıkma. • Cinsel ilişki sırasında ağrı. • Kabızlık Tanı: Myomlar genellikle belirti vermez ve rutin jinekolojik muayene, tanı testi veya tarama sırasında keşfedilirler. Tanıyı kesinleştirmek için şunlar istenebilir: • Ultrason • CT ve MRI • Histeroskopi • Laparoskopi • Biyopsi • Salin infüsyon sonografi • Tedavi: Tedaviler yaşınıza, genel sağlık durumunuza, myom çeşidine ve hamile olup olmadığınız ya da ileride hamile kalmayı planlayıp planlamadığınıza bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bazı kadınlar için myom büyümesini takip amacıyla yalnızca düzenli pelvik muayene ve ultrason kontrolleri yeterli olabilmektedir. Medikal tedavi seçenekleri: • Progestin ile tedavi günümüzde pek kullanılmamaktadır. . Gestrinon, danazol gibi androjenlerle tedavinin çok efektif olmaması ve yan etkilerinin çok olması nedeniyle günümüzde tercih edilmemektedir. • Non-steroid anti-inflamatuar ilaçlar (“NSAIDs”) örneğin ibuprofen (ağrı için). • Progesteron salan rahim içi araçlar (RIA) aşırı kanama ve ağrıyı azaltan hormonlar salarlar. • Gnrh analoğu Hipoöstrojenizme bağlı yan etkiler nedeniyle 6 aydan fazla önerilmez. • Aşırı kanamayla seyreden adet dönemlerinin yol açtığı anemiyi gidermek için demir preparatları. Cerrahi tedavi seçenekleri: • Histeroskopi • Uterin arter embolizasyonu • Myemektomi • Histerektomi • Myolizis • Uterin arterlerin laparoskopik oklüzyonu
-
Menoraji(Aşırı adet kanaması)
Menoraji yani adet kanamasının normalden fazla olması oldukça sık rastlanan bir durumdur. Çoğu olguda herhangi bir neden saptanamaz. Bazı olgularda polikistik over sendromu ya da myom gibi tıbbi durumlar esas nedendir. Hastaların çoğu için medikal veya cerrahi tedavi yöntemleri kanamayı azaltmakta etkili olmaktadır. Adet döneminizin başka kadınlarınkine kıyasla daha kanamalı mı yoksa normal mi seyrettiğini bilmek zor olabilmektedir. Menoraji genellikle 60 ila 80 mililitre veya daha fazla kanamaya verilen isimdir ancak adet boyunca ne kadar kanadığınızı tam olarak ölçmek zordur. • Büyük kan pıhtıları görüyorsanız, • Sık tampon veya hijyenik ped değiştirmek zorunda kalıyorsanız, • Aynı anda hem tampon hem de hijyenik ped kullanmak zorunda kalıyorsanız, • Giysilerinize veya yatağınıza kan bulaşıyorsa, menoraji yaşıyor olabilirsiniz demektir. Menoraji jinekoloji polikliniklerine başvuruların %30’unu oluşturmaktadır. Kadınların %25’i adet kanamalarının aşırı olduğunu düşünmekte ve %10’u işten bu nedenle izin almaktadır. Menoraji nedenleri: Olguların %40-60’ında aşırı adet kanamasının nedeni bilinmemektedir. Buna disfonksiyonel uterin kanama adı verilmektedir. Disfonksiyonel uterin kanamada rahim ve yumurtalıklar normaldir, hormonal bir problem yoktur .Bu durum menopoza girmek üzere olan veya adet görmeye yeni başlamış olan hastalarda daha yaygındır (ki bu sayılan durumlarda adetler aşırı kanamalı olmanın yanı sıra düzensiz de olma eğilimindedir) Menorajinin diğer daha az rastlanan nedenleri şöyle sıralanabilir: • Myomlar. Bunlar rahim kasları içinde büyüyen kanser olmayan tümörlerdir. • Endometriozis. Rahim çeperindeki hücrelerin vücudun başka yerlerinde büyümesidir. • Pelvik enfeksiyonlar • Polipler. Bunlar rahim iç yüzeyinde oluşan kitlelerdir. • Endometrium kanseri (çok nadir bir nedendir) • Hormonal problemler • Polikistik over sendromu • Antikoagülan (pıhtılaşma önleyici) ilaçlar. (Örn: varfarin) Tanı: Menorajinin tanısında serviksin vajinal muayenesinin yanı sıra rahmin biçim ve boyut yönünden muayenesi de önem taşımaktadır. Eğer vajinal muayene normalse ve hasta 40 yaşın altındaysa tanı genellikle disfonksiyonel uterin kanamadır. Eğer rahim normalden büyükse veya biçim bozukluğu varsa ve/veya hasta 45 yaşın üzerindeyse tanıya yönelik ilave testler gerekebilir. Ayrıca düzensiz adet kanaması veya cinsel ilişki sırasında ağrı gibi başka belirtiler mevcutsa ilave testler bu durumda da istenebilir. Bu testler: • Ultrasonografik inceleme. Miyomlar, polipler veya rahimdeki yapısal değişiklikler ultrasonla saptanabilir. • Enfeksiyon kontrolü için içeriden sürüntü örneği alınması • Histeroskopi • Endometrial biopsi alınması (rahim iç çeperinden örnek alınması) Hastalara kansızlık (anemi) kontrolü amacıyla kan testi de yapılır. Menorajik hastaların yaklaşık
-
İdrar kaçırma (Üriner inkontinans)
Üriner inkontinans, özellikle 30 yaş üstü kadınların %30-40’nı etkileyen önemli bir sağlık sorunudur. Toplumda sık görülmesi sonucu, neredeyse normal yaşamın bir parçası olarak algılanmaktadır. Kadınlar, emici pedler kullanarak, ekstra iç çamaşırı taşıyarak ya da sıvı alımını azaltarak bu sorunla mücadele etmeye çalışmakta, bu şikayetle doktora başvuruma sayısı gerek bu sorunun normal yaşamın bir parçası, gerekse utanma dolayısıyla yetersiz olmaktadır. Dolayısıyla üriner inkontinaslı kadınlar, günlük aktivitelerini ve sosyal yaşam planlarını bu sorun merkezinde yapmakta ve yaşam kalitesi ciddi anlamda kısıtlanmaktadır. Seksüel problemler, öz güven sorunları, anksiyete ve depresyon gibi psikolojik problemler inkontinansı olan kadınlarda daha sık gözlenmektedir. Oysa günümüzde, modern tıbbın gelişimi ve cerrahi tekniklerin gelişimine paralel olarak, kadınlarda inkontinans sorunu başarı ile tedavi edilebilmektedir. Tedavi sonrası kadınların sosyal yaşamı ve yaşam kalitesi, öz güveni ve seksüel yaşamında anlamlı derecede artış olduğu çalışmalarda gösterilmiştir. Sonuç olarak kadınlarda üriner inkontinans, normal yaşamın bir parçası değil tedavi edilebilir bir hastalıktır. Üriner inkontinansın pek çok nedeni vardır. En yaygın nedenleri arasında gebelik, doğum ve menopoz bulunur. Diğer nedenler arasında enfeksiyon, ilaç kullanımı, zayıf mesane kasları, cerrahiye bağlı komplikasyonlar ve diyabet gibi kronik hastalıklar sayılabilir. Üriner inkontinans kadınların %30’a varan bir kısmında görülür ve hayat kalitesi üzerinde ciddi etkiler yaratır. Belirtileri • Gece ve gündüz devam eden sık idrara çıkma • Sıkışma hissi (tuvalete sıkışma hissiyle koşarak gitme) • İdrar kaçırmanın eşlik ettiği sıkışma hissi (urge inkontinans) • Öksürme ve fiziksel güç sarf etme sırasında idrar kaçırma (stres inkontinans) İdrar kaçırma Türleri: • Öksürme ve fiziksel güç sarf etme sırasında idrar kaçırma (stres inkontinans): Kadınlarda en sık rastlanan idrar kaçırma türüdür. Öksürme, hapşırma ve egzersiz gibi fiziksel aktiviteler küçük miktarlarda idrarın sızmasına neden olabilir. • İdrar kaçırmanın eşlik ettiği sıkışma hissi (urge inkontinans- hiperaktif mesane): Uyku sırasında, az miktarda su içtikten sonra hatta su sesi duyduktan sonra veya önceden tahmin edilemeyen başka durumlarda idrara çıkmak için kontrol edilemeyen bir dürtü duymak veya büyük miktarda idrar kaçırmak olarak tanımlanır. • Karışık idrar kaçırma: Üstteki iki durumun aynı anda görülmesidir. • Taşma tipi idrar kaçırma (Taşma inkontinansı): İdrara çıkma sonrası tam olarak boşalamayan mesaneden az miktarda idrarın sızmasıdır. Sinir hasarına veya tıkanıklığa bağlı görülebilir. • Geçici idrar kaçırma: Tıbbi bir durum veya enfeksiyona bağlı olarak tedavi edildiği takdirde düzelecek nedenlerle geçici olarak idrar sızıntısı yaşamaya verilen isimdir. Üriner sistem enfeksiyonları, ilaç kullanımı, zihinsel yetersizlik, hareketsizlik veya ciddi kabızlık gibi nedenleri olabilmektedir. Tanı Üriner inkontinans tanısı aşağıdaki yöntemlerden biri ile konur. • Tıbbi geçmiş. • Fizik muayene. • Sıvı testi – Bol miktarda sıvı içerek mesanenin ne kadar idrar tutabildiğini ve mesane kaslarının işlevini değerlendirmeye yarar. • İdrar tahlili – Enfeksiyon veya başka nedenlerin ipuçları aranır. • Ürodinamik inceleme – Mesane içi basıncı ve idrar akımını ölçmek için kullanılan özel bir tekniktir. • Stress testi. • Kan tahlilleri – Böbrek işlevlerini başka muhtemel problemleri değerlendirmek amacıyla yapılır • Ultrasonografi – Ses dalgaları kullanılarak böbrekler, mesane ve üreter geğerlendirilir.Bu sayede yeterince boşaltılamayan mesanedeki rezidü idrar miktarı hesaplanabileceği gibi başka inkontinans nedenleri de görülebilmektedir. • Sistoskopi – Mesane ve üreter endoskopisine verilen isimdir. Küçük bir tüp içindeki kamera yoluyla olası anormallikler aranır. Tıbbi olmayan tedavi seçenekleri: • Pelvik taban Egzersizleri – Mesane çevresindeki kasları güçlendirmeye yarayan pelvik taban egzersizleri hem erkeklerde hem de kadınlarda etkili bir yöntemdir. Günde birkaç dakika bu egzersizleri yapmak özellikle kilo problemi olan kişilerde strese bağlı idrar kaçırmayı azaltmaya veya ortadan kaldırmaya yardımcı olabilmektedir. • Elektriksel stimulasyon – Alt pelvis kaslarını küçük elektrik stimulusları (uyarıları) yoluyla güçlendirme. Güçlenen bu kaslar hem öksürme ve karın içi basıncı arttıran aktivitelere bağlı hem de sıkışma tipi idrar kaçırmayı engellemede yardımcıdır. • “Biofeedback” – Vücut işlevleriniz hakkında bilinçlenmenizi sağlayan bir cihazdır. Elektrikle çalışan bir pede bağlı bir ekran kaslarınızın ne zaman kasıldığını gösterir, böylelikle mesane kaslarınızı kontrol etmeyi öğrenebilirsiniz. • Zamanlanmış mesane eğitimi – Bu teknik mesanenizi eğitmenizi ve idrar tutma kapasitenizi arttırmayı amaçlar. Bu eğitim sayesinde idrar tutma ve idrara çıkma zamanlarınız üzerinde kontrol sahibi olursunuz. • Kuruluk yardımcıları – Emici pedler veya iç çamaşırlar gündelik yaşamda konfor sağlamaya yardım eder, ancak bunlar tedavi edici değildir. Bazı kişiler yataklarının yakınında idrar yapacak bir kap tutarak uyku sırasında başlaması olası sıkışma hissi için önlem alabilmektedirler. Tıbbi tedaviler: • İmplant ve enjeksiyonlar – Üretra çevresindeki dokulara çeşitli maddeler enjekte edilir. Üretranın kapalı kalmasına yardımcı olur. • Cerrahi – Diğer tedavi yöntemlerinin başarısız olması durumunda tercih edilmektedir. Mesaneyi kaldırmayı veya askıya almayı da içeren çeşitli cerrahi türleri kullanılabilir. • Üreteral parçalar – Üretranıza yerleştireceğiniz küçük bir cihazdır. İdrara çıkmadan önce yerinden çıkarılıp işlem bitince yeniden üretraya takılarak kullanılır. • İdrar sızdırmazlık ürünleri – Üretra açıklığının üzerine yerleştirilen küçük köpük pedlerdir. Vücudunuzla üretra arasında sıkışarak bir conta görevi görür. İdrara çıkıldığında atılarak yenisiyle değiştirilmektedir, tek kullanımlıktır.
-
Menopoz
Nedenleri Menopoz tıpkı bebeklik, ergenlik, cinsel olgunluk gibi hayatın bir dönemidir. Menopoz vücut cinsiyet hormon dengesindeki bir değişimden kaynaklanmaktadır. Menopoza yaklaşılan dönemde östrojen düzeyleri düşer, bu da overlerden ayda bir gerçekleşen yumurta üretimini durdurur. Östrojen kadınların adet döngülerini düzenleyen kadın cinsiyet hormondur. Östrojen düzeyindeki düşüş sıcak basması, gece terlemeleri, duygudurum değişiklikleri ve vajinal kuruluk gibi fiziksel ve duygusal belirtilere yol açar.Çoğu hastada kalıcı olarak adet kesilmesinden önce adet araları açılır. Hastalar daha uzun aralarla adet görmeye başlar. Bir grup hastanın ise aşırı adet görme şikâyeti olur.Dünya Sağlık Örgütü, menopozu yumurtalıkların aktivitelerini kaybetmeleri sonucu adet döngüsünün kalıcı olarak kesilmesi olarak tanımlamaktadır. Menapoz yaşı dünya genelinde 45-55 yaştır. Yapılan çalışmalar Türkiye'de ortalama menopoz yaşının 46-48 olduğunu göstermektedir. Menopoz sınıflandırılması Menopoz oluşum biçimine göre de sınıflandırılır: Doğal menopoz Erken menopoz: 40 yaşından önce oluşan menopoza erken menopoz denir. Sebebi belli olmayan durumlar, otoimmün hastalıklar, radyoterapi, kemoterapi, enfeksiyonlar, çevresel nedenler, kürtaj ve düşükler, sık gebelik, aşırı şişmanlık, hipotiroidizm gibi sebeplerle oluşabilir. Cerrahi menopoz: Bazı operasyonlar zamanından önce menopoza girmeye neden olabilir. Adet gören bir kadının yumurtalıkları cerrahi olarak çıkarılırsa adet kesilir ve menopoz gelişir. Radyasyon tedavileri menopoza yol açabilir. Kanser kemoterapileri esnasında görülen yumurtalık fonksiyon kayıpları geri dönüşümlüdür. Tedavi Çoğu kadın tedaviye ihtiyaç duymamaktadır ancak belirtilerin ciddi ve gündelik yaşamı etkiler hale gelmesi durumunda uygulanabilecek tedavi yöntemleri mevcuttur. . Hormon replasman tedavisi ile eksilen östrojen hormonu yerine koyulmaya çalışılır. Tablet, krem, jel, cilt patch’leri veya implantlar gibi çeşitli yollarla HRT uygulabilmektedir.Bu tedavinin kimlere verilmesi gerektiği, süresi ve dozu da ayrı bir tartışma konusudur. HRT için endikasyon dikkatli konmalı, kontrendikasyonlar ve olası komplikasyonlar mutlaka değerlendirilmelidir.
-
Dismenore (ağrılı adet görme)
Menstrüasyon (adet görme) sırasında bir miktar ağrı, kramp ve rahatsızlık duymak normaldir ancak işgücü kaybına ve gündelik yaşamı etkileyen boyutlardaki ağrılı adet görmenin bir doktor tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Nedenleri: Ağrılı adet görmenizin nedeni her zaman tespit edilemez. Bazı kadınların daha yüksek risk sahibi oldukları bilinmektedir. Risk faktörleri şöyle sıralanabilir: • Aile geçmişinde ağrılı adet görme öyküsü olan bireyler bulunması • Sigara kullanımı • 20 yaş altında olmak • Menoraji (normalden fazla kanamalı adet) • Adet düzensizliği • Kısırlık • Erken puberte (11 yaşından önce ergenliğe girmiş olmak) Bazı tıbbi durumlar da ağrılı adet görmeye yol açabilmektedir: • Myomlar • Endometriozis: rahim çeperindeki hücrelerin vücudun başka bölgelerinde çoğalması. • Premenstrüel sendrom (PMS) • Cinsel yolla bulaşan hastalıklar • Pelvik İnflamatuar Hastalık (PID) overler, fallop tüpleri veya rahimin sıklıkla cinsel yolla bulaşan hastalık kaynaklı enfeksiyonudur. • Servikal darlık (stenoz), adet kanamasının akışını yavaşlatan ender görülen bir rahatsızlıktır. • Adenomyozis, rahim çeperindeki hücrelerinin rahmin kas duvarı içerisinde büyümesiyle karakterize bir rahatsızlıktır. • Rahim içi araçlar bakır içerirler ve adet sırasındaki ağrının artışıyla ilişkilidirler. Belirtileri Ağrılı adet görme problemi eğer gündelik yaşamınızı etkiler boyuta ulaştıysa bir sağlık profesyonelinin görüşünü almalısınız. Aşağıdaki belirtilere sahipseniz zaman kaybetmeksizin muayene için başvurmalısınız: • Adet görmediğiniz dönemde pelvik veya vajinal ağrı. • 3 aydan uzun süren ağrılı adet görme. • İshal ve mide bulantısının eşlik ettiği kramplar. • Kan pıhtısı görülmesi. Enfeksiyon şüphesiAni başlangıçlı kramplar veya pelvik ağrı enfeksiyon göstergesi de olabilir. Pelvik enfeksiyon ciddi bir durumdur ve en kısa zamanda muayene olmanızı gerektirir. Enfeksiyon belirtileri şunlardır: • Ciddi pelvik ağrı • Aniden başlayan ağrı (özellikle hamileyseniz) • Ateş • Kötü kokulu vajinal akıntı Tedavi Evde tedavi Aşağıdaki yöntemler doktora başvuruncaya kadar geçecek sürede belirtileri hafifletmenize yardımcı olabilirler: • Karın bölgesine masaj yapmak • Pelvis bölgesine veya sırta sıcak torba uygulaması • Düzenli fiziksel egzersiz • Rahatlama teknikleri veya yoga • Bacaklarınızı yukarıda tutma veya dizlerinizi kırarak uzanma • Hafif, besleyici öğünler tüketme • Ilık bir banyo • Tahmini adet başlangıcından birkaç gün önce ibuprofen gibi bir anti-inflamatuar alma • B6, B1, E vitaminleriyle omega-3, kalsiyum ve magnezyum takviyeleri alırken tuz, alkol, kafein ve şeker alımını sınırlandırarak su tutulumunu en aza indirme Tıbbi tedaviler Doktorunuzun önereceği tıbbi tedavi ağrınızın şiddeti ve kramplarınızın altında yatan nedene bağlıdır. Tedavi seçenekleri: • Non-steroid anti-inflamatuar ilaçlar • Diğer ağrı kesiciler (narkotikler) • Antidepresanlar Cerrahi seçeneği, diğer yöntemlerden fayda görülmemesi veya endometriozis ve uterin miyomlar gibi nedenlerle oluşan ağrılı adet görme durumunda kullanılmaktadır. Ağrıya yol açan endometriozis, implant, myom veya kistin çıkarılmasını içerir.
-
Pelvik ve Vajinal Ağrı
Pelvik ve vajinal ağrı aşırı derecede rahatsızlık verici olabilmekte ve her yaştan kadını etkileyebilmektedir. Bu duruma yol açabilecek çeşitli nedenler aşağıda sıralanmıştır. Ektopik gebelik (Dış gebelik) Dış gebelik hayatı tehdit eden, acil tedavi gerektiren bir durumdur. Embriyonun rahim dışında (genellikle fallop tüpleri içinde) büyümeye başlamasıyla ortaya çıkar. Belirtileri arasında keskin pelvik ağrı veya kramplar, vajinal kanama, bulantı ve baş dönmesi sayılabilir. Pelvik İnflamatuar Hastalık (PID) Bu enfeksiyon rahim, overler ve fallop tüplerinde kalıcı hasara yol açabilir. Kadınlarda kısırlığın önlenebilir nedenleri arasında en sık görülenidir. Belirtileri arasında karın ağrısı, ateş, anormal vajinal akıntı, cinsel ilişki veya idrar yapma sırasında ağrı bulunmaktadır. Pelvik inflamatuar hastalık antibiyotiklerle ve gerekli durumlarda cerrahi yöntemle tedavi edilmektedir. Pre-menstrüel sendrom (PMS) Duygudurum değişiklikleri ve yeme bozuklukları yaratmasının yanı sıra PMS ayrıca karın krampları, ateş, sırtın alt bölgesinde ağrı, baş ağrısı, memelerde hassasiyet ve akne gibi belirtilere de yol açabilmektedir. Sorumlu genellikle hormonal değişikliklerdir. Stres, egzersiz yapılmaması ve bazı vitamin eksiklikleri belirtileri şiddetlendirebilir. Yaşam biçimi değişiklikleri ve meditasyon yardımcı olmaktadır. Vulvodini (Vajinal ağrı) Vajina etrafındaki bölgenin ağrısıdır. Sürekli olabileceği gibi aralıklarla gelip giden tarzda da olabilir. Genellikle yanma, batma ve zonklama şeklinde tarif edilir. İlaç kullanımı ve fizyoterapi gibi çeşitli tedavi seçenekleri vardır.
-
Pelvik ve Vajinal Ağrı
Pelvik ve vajinal ağrı aşırı derecede rahatsızlık verici olabilmekte ve her yaştan kadını etkileyebilmektedir. Bu duruma yol açabilecek çeşitli nedenler aşağıda sıralanmıştır. Ektopik gebelik (Dış gebelik) Dış gebelik hayatı tehdit eden, acil tedavi gerektiren bir durumdur. Embriyonun rahim dışında (genellikle fallop tüpleri içinde) büyümeye başlamasıyla ortaya çıkar. Belirtileri arasında keskin pelvik ağrı veya kramplar, vajinal kanama, bulantı ve baş dönmesi sayılabilir. Pelvik İnflamatuar Hastalık (PID) Bu enfeksiyon rahim, overler ve fallop tüplerinde kalıcı hasara yol açabilir. Kadınlarda kısırlığın önlenebilir nedenleri arasında en sık görülenidir. Belirtileri arasında karın ağrısı, ateş, anormal vajinal akıntı, cinsel ilişki veya idrar yapma sırasında ağrı bulunmaktadır. Pelvik inflamatuar hastalık antibiyotiklerle ve gerekli durumlarda cerrahi yöntemle tedavi edilmektedir. Pre-menstrüel sendrom (PMS) Duygudurum değişiklikleri ve yeme bozuklukları yaratmasının yanı sıra PMS ayrıca karın krampları, ateş, sırtın alt bölgesinde ağrı, baş ağrısı, memelerde hassasiyet ve akne gibi belirtilere de yol açabilmektedir. Sorumlu genellikle hormonal değişikliklerdir. Stres, egzersiz yapılmaması ve bazı vitamin eksiklikleri belirtileri şiddetlendirebilir. Yaşam biçimi değişiklikleri ve meditasyon yardımcı olmaktadır. Vulvodini (Vajinal ağrı) Vajina etrafındaki bölgenin ağrısıdır. Sürekli olabileceği gibi aralıklarla gelip giden tarzda da olabilir. Genellikle yanma, batma ve zonklama şeklinde tarif edilir. İlaç kullanımı ve fizyoterapi gibi çeşitli tedavi seçenekleri vardır.
-
Polikistik Over Sendromu(PKOS)
Polikistik Over Sendromu (PKOS)", doğurganlığı olumsuz etkileyen ve pek çok farklı hastalığın oluşumuna da zemin hazırlayan bir kadın hastalığı ve aynı zamanda bir endokrin hastalıktır. Üreme çağındaki kadınların en az %14’ünü etkileyen çok yaygın bir rahatsızlıktır. Polikistik Over belirtileri PKOS’un üç ana karakteristik özelliği bulunmaktadır. Bunlar: 1Yumurtalıklarda küçük ve iyi huylu çok sayıda kistin oluşumu 2Kronik hiperandrojenizm,androjen hormonlarının fazla yükselmesi 3Adet döngüsünde düzensizlik Bunların yol açtığı belirtiler ise şöyle sıralanabilir: • Düzensiz ovulasyon veya hiç ovulasyon olmaması • Kısırlık • Tekrarlayan düşükler • Yüzde ve/veya vücutta tüylenme ve kıllanmada artış (hirsutizm) • Yağlı cilt ve akne • Kiloda artış, özellikle bel çevresinde ve göbekten hızlı kilo alımı (santral obezite) ya da kilo verememe. Nedenleri • PKOS’da epifizden salgılanan gonadotropin sınıfından bir hormon olan lüteinizan hormon (LH) ile folikül stimulan hormon (FSH) arasında bir dengesizlik söz konusudur. Bunun sonucu olarak ovülasyon (yumurtlama) durur ve testosteron (erkek cinsiyet hormonu) üretimi artar. • Buna yol açan nedenler tam olarak bilinmemektedir ancak yapılan araştırmalar genetik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonunun sorumlu olabileceğine işaret etmektedir. • PKOS’lu pek çok kadın aynı zamanda kilo problemi de yaşamaktadır ve bu da PKOS ile insülin drenci arasında bir ilişki olduğunu düşündürmektedir. İnsülin; şeker, nişasta ve diğer besin öğelerinin insan vücudunun enerji ihtiyacını karşılamak için enerji kaynağı olarak kullanılmasını veya depolanmasını düzenleyen hormondur. PKOS’lu kadınların çoğunda insülin direnci dediğimiz durumla karşılaşılmaktadır. İnsülin direnci vücudun insülinden gereği gibi faydalanamamasına yol açmaktadır. Ayrıca bazı PKOS’lu kadınlarda ek olarak kan insülin seviyeleri de yüksektir, bu durum hiperinsülinemi olarak tanımlanmaktadır. Hiperinsülinemi ile artmış kan erkeklik hormonu seviyelerinin ilişkili olduğu ve bu duruma yumurtalıkların aşırı erkeklik hormonu salgılayarak yanıt verdiği düşünülmektedir. Bu da akne, aşırı kıllanma, kilo artışı (obezite) ve ovülasyon problemlerine hatta tip 2 diyabete (şeker hastalığı) yol açabilmektedir. Obezite kan insülin düzeylerini daha da arttırır, bu da PKOS belirtilerinin şiddetlenmesine neden olur. Araştırma yöntemleri • Transvajinal ultrasonografi: Folikül sayısının saptanması önemlidir. • Adetin 2 ve 5. günleri arasında ölçülen FSH/LH oranına bakılması, ya da, progesteron challenge test sonrası FSH/LH oranına bakılması . • Erkek cinsiyet hormonu (androjen) profili çıkarılması. • Vücut Kitle İndeksi (VKİ, “BMI”) 27’den büyük ise oral glukoz tolerans testi (OGTT) yapılması. • Tiroid fonksiyon testleri yapılması. • Lipid profili çıkarılması (Kolesterol, LDL ve trigliseritler) Tedavi PKOS için standart uygulanan kesin bir tedavi bulunmamaktadır. Tedavi yöntemi kişide gözlenen şikayetlere göre farklılık göstermektedir. Uygulanan tedavi yöntemlerinden bazıları şöyledir: -Yaşam tarzı değişikliği: Kilo verme, beslenme ve egzersiz PKOS tedavisinde ilk basamak; sağlıklı beslenme ve egzersiz ile ideal kiloda kalmaktır. PKOS görülen birçok kadının fazla kilolu ya da obez olduğu gözlenmektedir. Beslenme alışkanlıklarında yapılacak olumlu değişiklikler; işlenmiş yiyecekler ve şeker ilaveli besinlerden uzak durulması, tahıllı ürünler, meyve, sebze ve yağsız et tüketilmesi kan şekerinin düşük seviyelerde tutulmasını, insülin kullanımının ve hormon seviyelerinin düzenlenmesine yardımcı olur. Fazla kilolardan kurtulmak genellikle adet siklusunu düzenleyerek medikal tedaviye gerek duyulmadan fertilitenin (üreme potansiyelini) artmasına da katkı sağlar. Günlük egzersiz vücuttaki insülin kullanımını düzenlemekte ve PKOS'nun bir çok şikayetini,semptomunun düzeltmesinde yardımcı olmaktadır.PKOS olan kadınlarda gözlenen semptomların ve sağlık risklerinin bir çoğu medikal tedavi yöntemi kullanmadan iyi beslenme, egzersiz ve sağlıklı yaşam tarzı ile ortadan kaldırılabilmektedir. -İnsulin duyarlılığını arttıran ilaçların kullanılması Yapılan son çalışmalar, tip II diyabet tedavisinde kullanılan ilaçların PKOS tedavisinde de etkili olabildiğini göstermektedir.Metformin bu amaçla kullanılan ilaçlardan en umut vericisidir. Metformin; insülinin kan şeker seviye kontrolünü etkilemekte ve testosteron üretimini azalmaktadır. Bunun yanı sıra anormal kıllanmayı yavaşlattığı ve kullanımdan birkaç ay sonra yumurtlamayı düzenleyebildiği gözlenmiştir. Yeni yapılan çalışmalar, metforminin vücut kütlesinde azalma ve kolesterol seviyelerinde düzelme gibi başka pozitif etkileri olduğunu da göstermektedir. -Adet periyotlarının düzenlenmesi Doğum kontrol hapları PKOS gözlenen kadınlarda düzenli periyotların oluşmasını ve akne, hirsutizm (kıllanma) gibi şikayetlerin iyileşmesini sağlar. -Cilt ve saç problemleriyle başa çıkmak Akne ve kıllanma problemi olan kadınlarda düşük dozlu anti-androjen ilaçlarla birlikte doğum kontrol haplarının (oral kontraseptifler) kullanımı önerilebilir. Dirençli vakalarda daha yüksek dozlarda anti-androjen kullanılabilir. Anti androjenler aşırı kıllanmayı (hirsutizmi) ve erkek tipi kelliğin düzelmesini sağlayabilmektedir. Ancak bu ilaçların fertilite üzerine herhangi bir etkisi yoktur.İlaçlarla semptomların azalması genellikle birkaç ay içinde olur. Bu ilaçlar kesin tedavi sağlayamamaktadır. Bu yüzden semptomlar/şikayetler ilaçları almayı kesince tekrar ortaya çıkabilmektedir. -Fertiliteyi (üreme potansiyelini) arttırmak Üremeye yardımcı tedavilere başlamadan önce kadında ve erkekte olası diğer infertilite (kısırlık) sebepleri araştırılmalıdır. Kadınlarda gözlenen PKOS'da problem genellikle yumurtlamanın olmamasıdır. Yumurtlamayı sağlayan tedavi yöntemleri ile bu sorun çözümlenebilmektedir. Yumurtlama tedavisinde "klomifen sitrat" en sık kullanılan ilaç olup vakaların %80'inde yumurtlamayı ve bunlarında %60-70'inde gebelik elde etmeyi sağlayabilmektedir.Letrozole (Femara).yumurtalıkları uyarmak için son yıllarda kullanımı yaygınlaşan diğer bir ilaçtır. Bu terapilerin yarar sağlamadığı kadınlarda; "gonadotropin" olarak adlandırılan ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçla sağlanabilen gebelik oranları ise %50-70 arasındadır Yumurtlamayı sağlayabilmenin diğer bir yolu "laparoskopik ovaryan drilling" adı verilen cerrahi yöntemdir. İlaç tedavisinin işe yaramadığı PKOS olan kadınlarda başvurulan bu yöntemde erkek hormonları azaltılıp yumurtlamanın oluşması sağlanabilmektedir. "Laparoskopik ovaryan drilling" denilen bu cerrahi yöntem ile sağlanabilen gebelik oranları %50-70 arasındadır. Bu yöntem düşük maliyetlidir. Tüm bu ilaç tedavisi ve cerrahi tedavi yöntemleri ile gebelik sağlamaz ise tüp bebek yöntemi uygulanabilir. Tüp bebek; diğer yöntemlere göre daha maliyetlidir ancak gebe kalmak için en iyi oralara sahiptir Özet • PKOS’da belirtiler oldukça değişkenlik sergileyebilmektedir. • PKOS’lu tüm kadınlar kısırlık problemi yaşamaz. • PKOS tedavisi son derece kişiye özeldir. • Yaşam tarzı değişikliği ve egzersiz bu rahatsızlığın yönetimi için olmazsa olmaz önlemlerdir. Sonuç Polikistik over; hem üreme işlevi üzerinde kısa dönemli etkileri hem de diyabet ve kardiyovasküler hastalıklar gibi uzun dönemli etkileri bulunan, doğurganlık yaşındaki kadınlarda oldukça yaygın olarak görülen bir problemdir. Polikistik overin tedavisi oldukça kişiye özel planlanır ve kişinin belirgin olarak rahatsızlık duyduğu belirtilere ek olarak fertilite, adet döngüsü kontrolü, kilo problemleri ve kanda yüksek erkeklik hormonu bulunmasına bağlı sıkıntılar gibi çeşitli ihtiyaçlara göre şekillenir.
-
Vajinal Akıntılar
Vajinal akıntılar kadınların jinekoloğa başvurma sebeplerinin başında gelir.Fizyolojik akıntılar( normal ) ve Patolojik akıntılar (anormal ) olmak üzere ikiye ayrılır Fizyolojik akıntılar (normal): Vajinanın ıslaklığı ,kadının sağlığı açısından gereklidir. Cinsel ilişki sırasında vajen kayganlığı sağlanır, yürüme esnasında sürtünmeye karşı dudak kısımlarının tahrişini önler, vajinada bulunan mikroplar dışarı atar.Aşırı miktarda da olsa rahatsız edici değildir.Şeffaf,berrak, kaygan ve kokusuzdur.Hormonlar tarafından kontrol edilir.Üreme çağında özellikle adet kanaması öncesi,yumurtlama döneminde,cinsel uyarı sonucunda,gebelikte miktarı artar.Menopozda ise östrojen hormonunun azalmasına bağlı olarak vajinal sıvının salgılanması azalır ve vajinal kuruluk oluşur. Patolojik akıntılar(anormal) :Normal şartlarda da vajinal florada bazı bakteri ve mantar hücreleri bulunur. Bu denge değiştiğinde anormal akıntılar ortaya çıkar.Artmış koyu sarı ,yeşil, gri renkli ,kokulu, bazen koyu kıvamlı, bazen su gibi, bazen de peynir kesiği gibi beyaz olan, çamaşırda leke bırakan, kaşıntı ,huzursuzluk hissi veren, zaman zaman idrarda yanma şikayeti yapan akıntılar çoğu durumda genital enfeksiyona işaret eder.Kaynağını anlayabilmek için vajinal muayene ve kültür yapılmalıdır. Patolojik(anormal) vajinal akıntıların sebepleri ; Bakteriyel vaginosis (Gardnerella vaginiti): Kötü kokulu, bol miktarda gri-beyaz köpüklü hafif sarımsı vajinal akıntı ile karakterizedir. Vajinal akıntıda tipik olarak balık kokusu bulunmaktadır. Ayrıca ilişkide ağrı görülür.Nasıl oluştuğu henüz ortaya konulamamıştır. Cinsel aktivite ve vajinal duş en önemli risk faktörleri olarak kabul edilir. Tedavisinde, ağızdan ve vajinal yoldan antibakteriyel ilaçlar kullanılır. Mantar enfeksiyonları: Şiddetli kaşıntı, şişme, akıntı ve tahrişle seyreden vajinal mantar enfeksiyonuna işaret eder.Cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon değildir.Gebelik,diyabet,zayıflamış bağışıklık sistemi,sağlıksız beslenme,doğum kontrol hapları,stres en önemli risk faktörleridir.Tedavide antifungal ilaçlar kullanılır. Trikomonas enfeksiyonları: Köpüklü,sarı veya yeşilimtırak, kötü kokulu bol vajinal akıntı ve vajinal yanma, vulvada kaşıntıya yol açar. Cinsel ilişki ile bulaşır. Tedavide antibakteriyel ilaçlar kullanılır. Kahverengi vajinal akıntı:Cinsel aktivite ,doğum kontrol hapları,rahim ağzı kanseri, pelvik inflamatuar hastalıklar (PID), hamilelik,perimenopoz, menopoz, ya da gonore (bel soğukluğu) gibi cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlarda görülür.Tedavisi etkene göre yapılır.